VİTAMİNLER VE ÖNEMİ

VİTAMİNLER;

Vitaminler genel olarak hayvan vücudunda sentezlenemeyen, ancak yaşamsal fonksiyonların normal seyri için kaçınılmaz olarak gereksinim duyulan bileşikler olup organizmada cereyan eden tüm metabolizma faaliyetleri içinde kendilerine özgü spesifik görevleri yerine getirirler. Eğer hayvan gereksinim duyduğu düzeylerde alamazsa yaşamsal fonksiyonlar da bozukluklar görülür ve bunun sonucunda da vitamin eksikliği semptomları ortaya çıkar. Çiftlik hayvanları için vitaminlerin tümü (normal yetiştirme koşulların da C vitamini hariç) esansiyeldir, yani dışarıdan hayvana verilmeleri gereklidir. Ancak ruminant hayvanlar belirli düzeylerde B grubu vitaminlerini rumenlerindeki mikroorganizma faaliyeti sonucu sentezleyebilirler. Hayvanların vitamin gereksinmeleri günlük olarak değil de yemin 1 kilogramın da mg veya IU (International Ünite) şeklinde ifade edilir ve yeme katılırlar.

Hayvan Beslemede Vitaminlerin Önemi

Vitaminler, çiftlik hayvanlarının, büyümesi, gelişmesi, üremesi, kısaca yaşaması ve verim vermesi için gerekli metabolik faaliyetlerin normal seyri için esansiyel maddelerdir. Çiftlik hayvanları vitamin eksikliğine karşı oldukça duyarlıdırlar. Bunun çeşitli nedenleri bulunmaktadır.

a) Çiftlik hayvanlarının bir kısmının sindirim sisteminde bulunan mikroorganizmalar, vitaminler çok az ya da, hiç sentezleyemeyen türdendir. Hatta bu mirorganizmalar yemdeki vitaminlere gereksinim duydukları için konukçu olarak hayvana bu yönden rakip olurlar.

b) Vitaminler çiftlik hayvanlarındaki yoğun metabolik reaksiyonların kaçınılmaz ögeleridir. Metabolik olaylardaki bir çok reaksiyona iştirak ettiklerinden enerji ve protein metabolizmalarının ve dolayısıyla yaşamın esansiyel unsurlarıdır.

c) Çiftlik hayvanlarının günümüz entansif üretim koşullarının yol açtığı streslere karşı koymada bazı vitaminlerin önemli derecede rolü olduğu bulunmuştur.

Vitaminlerin Sınıflandırılması

Vitaminleri yağda ve suda eriyebilirliklerine göre iki gruba ayrılırlar.

a) Yağda eriyen vitaminler: A, D, E, K

b) Suda eriyen vitaminler: Tiamin (B1), Riboflavin (B2), Piridoksin (B6), Niasin, Pantotenik asit, Kolin, Folik asit, Biyotin, Siyanokobalamin (B12) ve C vitamini.

Yağda eriyen vitaminler, yağlarla beraber safra tuzlarıyla oluşturdukları miseller halinde emilirler. Yağların emilebilirliklerini artıran koşullar yağda eriyen vitaminlerin emilebilirliklerini de arttırır. Suda eriyen vitaminlerin ise yağlarla veya bunların emilebilirlikleriyle bir ilişkisi yoktur. Yağda eriyen vitaminler hiç bir zaman dışarı atılmaz; ancak vücutta depolanırlar. Suda eriyenler ise, hiç bir zaman vücutta depolanmazlar ve idrarla dışarı atılırlar. Bu nedenle, sadece günlük olarak alınmaları gerekir. Vitamin B12 bunlar arasında istisna teşkil eden bir vitamin olup vücutta depolanan tek B grubu vitaminidir. Vitaminlerin çoğu bitkiler tarafından sentezlenebilir. Vitamin sentezi yapabilen diğer bir canlı grubu da mikroorganizmalardır. Bunlar suda eriyen vitaminlerin tümünü, Provitamin A (β-karoten) ve vitamin K2 (menaquinon)'yı sentezleyebilirler. Vitamin B12 ise ne bitkiler, ne de hayvanlar tarafından sentezlenemez, sadece belirli mikroorganizmalar tarafından sentezlenebilir.

Yağda Eriyen Vitaminler

Bu grup vitaminlerin emilimi ve taşınması için mutlaka yağ gereklidir. Bu grupta yer alan vitaminler, vitamin A, vitamin D, vitamin E ve vitamin K’dır.

Vitamin A

Vitamin A alkol (retinol), vitamin A aldehit (retinal) ve vitamin A asit (retinoik asit) olmak üzere her üç bileşiğin de kanatlı ve diğer hayvanlarda vitamin A aktivitesi bulunmaktadır. Vitamin A'nın yapısında 4 adet çift bağ bulunduğundan oldukça doymamış bir yapıya sahiptir. Bu bakımdan kolayca oksitlenerek aktivitesini kaybedebilir. Özellikle ışık, sıcaklık ve nemin etkisiyle ve minerallerin varlığı ve ransitleşmiş yağların bulunması durumunda kolayca okside olabilir. Suda erimeyen fakat yağda ve organik çözücülerde kolayca çözünebilen vitamin A, açık sarı renkte ve kristal yapıdadır. Kolayca oksitlendiğinden, karanlıkta ve oksijensiz ortamda tutulmalıdır. Çevre koşullarına karşı korunabilmesi için stabilize edilmelidir. Bunun için ya stabil yağ, jelatin veya mumdan oluşan bir zarf ile mekanik olarak örtülmeli ve oksijenle teması kesilmelidir. Böylece hayvanın sindirim sistemine kadar emniyetli bir şekilde korunmuş olur. Ya da, etoksiquin gibi etkili bir antioksidanla bozulmaya karşı korunmalıdır. Vitamin A, normal görme, epitel hücrelerin ve diğer dokuların yapısının korunması, büyüme, üreme, kemik gelişimi, süt ve yumurta üretimi için esansiyel bir bileşiktir. Çiftlik hayvanlarında vücudun gereksinim duyduğu düzeylerde alınmadığı takdirde; büyümede gerileme, zayıflık, kıl veya tüylerde kırışıklık, göz yaşı bezlerindeki sıvıda eksilme, gece körlüğü, ergin tavuklarda göz etrafında peynirimsi salgı oluşumu, yumurta üretimi ve çıkış gücünde azalma, üreme faaliyeti ve süt veriminde azalma, hastalıklara karşı dirençte kayıp, gece körlüğü, ishal ve epitel dokunun kendini yenileyememesi ile karşılaşılır. Vitamin A yaygın olarak hayvansal dokularda bulunur. Bitkilerde ise vitamin A nın provitamini olan karotenler (β-karoten, α-karoten, γ-karoten ve kriptoksantin) bulunur. Çiftlik hayvanlarında yemlerle birlikte alınan β-karoten, emilerek bağırsak duvarında veya karaciğerde vitamin A’ya hidrolize olur. Ancak domuz, koyun ve kanatlılarda karoten emilimi çok sınırlı olup vitamin A’ya dönüşüm bağırsak mukozasında olur. Sığır, at ve insanlarda karoten emilimi çok yüksektir. Özellikle Jersey sığırlarda, Holsteinlere göre daha yüksek düzeyde emilim vardır, bu nedenle jersey sütü sarımsı renklidir. Yağ içinde depolandığından yağa da sarımsı renk verir. Kediler, karoteni vitamin A’ya dönüştüremezler. Karoten olarak kabul edilen ksantofil vitamin A aktivitesine sahip değildir. Tavuklarda yumurtaya sarı renk verir. Bir molekül β-karotenden tavukların bağırsak epitel hücrelerinde iki molekül vitamin A (retinol) meydana gelir. Vitamin A bakımından zengin olan kaynakların başında yeşil yapraklı bitkiler ve yonca unu, sarı mısır ve mısır gluten unu ve balık yağı gelir. Vitamin A, ayrıca sentetik olarak elde edilmekte ve bu haliyle kanatlı rasyonlarına eklenebilmektedir. Vitamin A aktivitesi bakımından, 1 IU Vit.A=0.3 μg Vit.A (retinol)'ya veya 0.66 μg β-karoten'e eşdeğerdir.

Vitamin D

Vitamin D'nin değişik formları olmakla birlikte bunlar içinde en önemlileri D2 ve D3'tür. Vitamin D'nin bu her iki formuda insanlar ve diğer memeliler tarafından değerlendirilebildiği halde, vitamin D2 kanatlı hayvanlar tarafından değerlendirilemez. Antiraşidik faktör olarak da bilinen vitamin D, kalsiyum ve fosfor'un bağırsaklardan emilmesine yardım ederek kemik ve iskelet gelişimi için gerekli olan bu minerallerin yarayışlılığını artırır. Ayrıca kalsitonin ve paratiroid hormonla birlikte kan kalsiyum düzeyinin ayarlanmasına yardımcı olur. Kemikte olduğu gibi yumurta kabuğunda da Ca mineralinin kristalizasyonuna yardım eder. Bitkilerde vitamin D'nin provitamini ergesterol olup ultraviyole ışınlarıyla vitamin D2 (ergokalsiferol)'ye dönüşür. Hayvanlardaki vitamin D'nin provitamini ise 7-dehidrokolesterol olup ultraviyole ışınları yardımıyla vitamin D3 (kolekalsiferol)'e dönüşür. Görüldüğü gibi vitamin D provitaminlerinin aktif hale geçebilmeleri için güneşin ultraviyole ışınlarına gereksinim vardır. Gün içinde bol miktarda güneş ışığı alan ruminant hayvanlar için bu açıdan sorun yokken, modern tavukçuluk işletmelerinin çoğunda yapay aydınlatma yoluyla üretim yapıldığından tavuklar tüy ve derilerinde bulunan kolesterolü vitamin D3'e çeviremezler. Bu nedenle entansif olarak yetiştiriciliği yapılan kanatlı kümes hayvanlarının vitamin D’yi yemleriyle almaları zorunludur. Öte yandan, ruminant hayvanlar içinde olası eksikliği gidermek için rasyona belirli düzeyde vitamin D katkısı tavsiye edilir. Kanatlılar için vitamin D kaynakları balık yağı, yumurta sarısı ve sentetik vitamin D3 (1 g vitamin D3, 400.000 IU vitamin D aktivitesine sahiptir) olup güneşte kurutulmuş yeşil yapraklı bitkiler yüksek düzeyde vitamin D içerdikleri halde kanatlılar için yarayışlı formda değildir; ancak memeliler yararlanabilir. Vitamin D bakımından eksik beslenen genç hayvanlarda raşitizm (kemiklerde Ca ve P eksikliği nedeni ile ayak eklemlerinde şişlikler, ayak ve kanatlılarda gaganın bükülebilir hal alması), ergin hayvanlarda Ca emilimi bozukluğu nedeniyle osteomalasi, iştah azalması, büyümede gerileme, üreme performansında düşme, sindirim faaliyetlerinde aksama, yeni doğumlarda ölüm veya iskelet deformasyonu, paratiroid bezlerde büyüme, kanatlılarda, ayrıca yumurta veriminde azalma, yumurta kabuğunda yumuşama ve çıkış

gücünde düşme gözlenir.

Vitamin E

Tokoferollere genel olarak vitamin E adı verilir. Antisterility vitamin olarak da bilinen vitamin E biyolojik antioksidan olup doymamış yağların, vitamin A ve karotenin oksidasyonunu önler. Antioksidan aktivitesi yanında döllülük, üreme, bağışıklık ve hormon üretiminde görev aldığı bilinmektedir. Vitamin E eksikliğine bağlı olarak tüm hayvanlarda ve insanlarda kısırlık,tavşan ve kanatlılarda kas distrofisi, kedi ve minklerde “Yellow Fat Disease”, insan ve maymunlarda anemi gözlenir. Vitamin E noksanlığı yanında bir de selenyumca eksik beslenme söz konusu ise karaciğerde bozulma, ensefalomalasi, eksüdatif diyatez ve beyaz kas hastalığı görülür. Ensefalomalasi, civcivlerin boyun ve ayaklarının çarpık hal alması ile karakterize edilen bir felç durumudur. Buna "deli civciv hastalığı" da denir. Otopsi sonucunda beynin serebrum ve serebellum kısımlarında lezyonlara ve kırmızı yada kahverengi nekrozlara rastlanır. Eksüdatif Diyatezde deri altı ve kalp etrafında ve perikardiumda ödeme rastlanır. Bu ödem özellikle deri altında kan serum veya plazma rengindedir. Karakteristik yeşil renk ise hemoglobinin dejenerasyonundan kaynaklanır. Yeme selenyum ilavesi eksüdatif diyatezi önler. Kas distrofisi, vitamin E ile beraber sülfür içeren amino asitler eksikliğinden kaynaklanır. Göğüs ve bacak kaslarının dejenerasyonu ile karakterize bir hastalıktır. Yeme selenyum veya sistin ilavesi ile kas distrofisinin tamamen ortadan kaldırılması mümkündür. Beyaz kas hastalığı, daha çok yeni doğan ruminantlarda selenyum elementi noksanlığının da etkisi ile şekillenir. Özellikle kalp kası büyük oranda zarar görür. Hayvan ayakta duramaz. Vitamin E-selenyum enjeksiyonu ile tedavi edilebilir. Uzun süreli vitamin E eksikliği tüm çiftlik hayvanlarının erkeklerinde devamlı kısırlığa yol açarken, dişi memelilerde döl tutmama, kanatlılarda ise yumurta üretimini belirgin bir şekilde etkilemediği halde çıkış gücünün düşmesine yol açar. Embriyo ölümleri, dolaşımda meydana gelen aksamalar nedeni ile inkübasyonun ilk 4 gününde meydana geldiği gibi, son günlerde de meydana gelmekte, hatta yumurtadan çıkıştan sonra da ölümler görülmektedir. Vitamin E bakımından dane yemler, yonca ve yeşil yapraklı bitkiler oldukça zengin olup hayvansal yemler genel olarak vitamin E'ce fakirdir. Ayrıca sentetik tokoferoller de yemlere katılabilmektedir. Bu bakımdan 1 IU Vitamin E, 1 mg vitamin E ye eşdeğerdir.

Vitamin K

Kanın pıhtılaşmasında rol oynadığı için bu vitamine "koagulasyon faktörü" veya kısaca"k-faktör" adı da verilir. Bu vitamin kanın pıhtılaşması için gerekli olan protrombin adlı bileşiğin yapısına girer. Vitamin K'nın değişik formları vardır. Vitamin K1 (phyllaquinone) bitkisel dokularda bulunur. Vitamin K2 (menaquione) sindirim sistemindeki bakteriler tarafından az miktarda sentezlenir. Vitamin K3 (menadione), bu vitaminin sentetik formu olup doğal formunun 3 katı aktiviteye sahiptir. Vitamin K normal sıcaklıklarda stabl olup güneş ışığında bozulur. Bu vitaminin bağırsaklarda sentezlenen miktarı hayvanların gereksinmelerini karşılayacak düzeydedir. Kanatlılar bu vitamin eksikliğine karşı daha hassastırlar. Koksidiyoz, akciğer hastalıkları, antibiyotik veya sulfa grubu ilaç alımı, vitamin K eksikliğine yol açabilir. Vitamin K eksikliğine bağlı olarak kanın pıhtılaşması gecikir, küçük yaralar ciddi kan akıntılarına dönüşebilir, yeni doğanlarda ve yumurtadan çıkan civcivlerde kanamalara bağlı ölümler görülebilir. Bu vitamin bakımından kuru yeşil yonca, kuru yeşil otlar, balık unu, et unu, dışkı ve mayalar oldukça zengindir. Öte yandan, altlık sistemi ile yetiştirilen kanatlılar, tavşan ve fareler, kaprofaj özellikleri nedeniyle, bu vitamince yeterli beslenebilirler.

Suda Eriyen Vitaminler

Bu gruba giren vitaminlerin pek çoğu ruminant hayvanların rumenlerindeki bakterilerce sentezlendiği için bu hayvanlara dışarıdan verilme zorunluluğu yoktur. Ancak tek mideli çiftlik hayvanları için esansiyeldirler. Öte yandan yüksek verimli ruminantların bu vitaminlerden bazılarına duydukları yoğun gereksinme zaman zaman rumende üretilen miktar ile karşılanamaz ve bu hayvanlar içinde bazı B grubu vitaminleri esansiyel özellik kazanır. Ayrıca yeni doğan ruminantların beslenmesinde, rumen faaliyetlerinin başlamaması nedeniyle, B grubu

vitaminlerine de dikkat edilmesi gerekir. Unutmamak gerekir ki B12 vitamini dışında hiçbir B vitamini, organizmada depolanmaz. Bu vitaminleri sentezleyemeyen çiftlik hayvanlarına, B grubu vitaminlerinin günlük olarak temin edilme zorunluluğu vardır.

Tiamin (B1 vitamini)

Eksikliği beriberi hastalığına yol açan bu vitamin, bilinen en eski vitamindir. Organizmadaki metabolik faaliyetlerde koenzim kokarboksilaz olarak görev alır. Ayrıca koenzim görevi dışında sinir sisteminde de özel bir görevi vardır. Yeni doğan ruminantlarda yetersiz ruminal faaliyet nedeniyle dışarıdan alınması zorunludur. Tiamin eksikliği genç ruminantlarda ve 9-12 günlük civcivlerde polineuritis (sinirsel düzensizlik) hastalığı görülür. Önceleri uyuşukluk ve baş felçleri şeklinde kendini gösteren hastalık daha ileri düzeylerde bacak ve boyun felçleri şeklinde ortaya çıkar. Tiamin eksikliğine bağlı olarak ayrıca iştahsızlık, hareketsizlik, kalp büyümesi ve genel zayıflık da görülür. Ayrıca besi sığırlarında rasyon değişimini takiben rumen fermantasyonundaki düzensizlik ve asidosiz ile birlikte tiamin noksanlığına bağlı olarak "poliencephalomalacia" gözlenir. Tahıl ve tahıl yan ürünleri tiamin bakımından zengin kaynaklardır. Öte yandan küfler bu vitamini tahrip ederler.

Riboflavin (B2 vitamini)

Bu vitamin hücre solunumundaki oksidasyon reaksiyonlarında görev alır ve bu reaksiyonlarla ilgili olarak 12 den fazla enzimin yapısına girer. Ergin ruminantlarda, rumen mikroorganizmalarının yeterli riboflavin sentezi nedeniyle yokluk belirtisi görülmez. Ancak rumen faaliyetlerinden yoksun genç ruminantlarda riboflavin noksanlığı gözlenebilir. Ağız kenarında yaralar, deride kıl kaybı, aşırı göz yaşı ve tükürük salgısı, büyümede gerileme, iştahsızlık ve ishal riboflavin noksanlığının tipik belirtileridir. Kanatlı hayvanlarda riboflavin eksikliğine bağlı olarak ishal, büyümede gerileme, kıvrık parmak felci (curled-toe-paralysis), siyatik sinirlerin şişip genişlemesi sonucu diz üzerinde yürüme görülür. Ayrıca damızlık sürülerde riboflavin eksikliği çıkış gücünde düşmeye yol acar. Ölen embriyolarda cücelik, ödem, dejenere "kurt gövdesi" görünümü ve tüylenmede bozukluk gözlenir. Embriyo ölümleri daha çok inkübasyonun ikinci haftasında ortaya çıkmaya başlar. Riboflavin bakımından yeşil bitkiler, karaciğer, süt ve yumurta oldukca zengindir. Bu vitamin mantar, küf ve bakteri tarafından sentezlenir. Sentetik olarak da elde edilmektedir.

 Niasin

Bu vitamin iki önemli koenzimin yapısına girmektedir. Bunlar NAD (nikotinamin adenin dinükleotid) ve NADP (nikotinamid adenin dinükleotid fosfat) tır. Kanatlı hayvanlarda bu vitaminin eksikliğine bağlı olarak büyümede gerileme, yem tüketiminde azalma, tüy gelişiminde bozukluk, ayak ve deride dermatit görülür. Niasin eksikliğine bağlı olarak iki haftalık civcivlerde ağız boşluğu ve üst ösöfagus bölümlerinde "kara dil" adlı iltihaplanmalar görülür. Yine bu vitamin eksikliğinde hindi palazlarında perosise benzer bir araz görülür. Benzer araza sık olmamakla birlikte civcivlerde de rastlanır. Niasin eksikliği ile şekillenen hastalıklar, “4 D Hastalığı” olarak da tanımlanır. Bunlar; dierrhea (ishal), dematitis (deri yangısı), delirium (sayıklama) ve death (ölüm). Niasin, tahıl ve tahıl yan ürünlerinde bulunmakla birlikte, yararlanılabilir formda değildir. Genellikle tahıl kaynaklarında bulunan niasin bağlı formdadır. Bu nedenle hayvanların niasin gereksinmeleri karşılanırken bu dikkate alınmalıdır. Tek mideli hayvanların rasyonlarına olduğu gibi, ruminant olma özelliğine bakılmaksızın, yüksek verimli süt ineklerinin rasyonlarına da niasin takviyesi üzerinde dikkatle durulmalıdır.

Pantotenik Asit

Koenzim A'nın yapısına girmesi nedeniyle karbonhidrat ve yağların oksidasyonunda önemli fonksiyona sahiptir. Ergin ruminantlarda eksikliği gözlenmez. Ancak genç ruminantlarda eksikliğinde ağız ve göz kenarındaki deride bozulma, kepekleşme, büyümede gerileme, kansızlık ve sinir sisteminde bozukluklar gözlenir. Eksikliğine bağlı olarak civcivlerde büyümede gerileme, kaba ve bozuk tüylenme, ağız ve vent kenarlarında yaralar görülür. Yine pantotenik asit eksikliğinde 12-14 gün içerisinde oluşan yapışkan eksüdat göz kapaklarının granüller ve yapışkan bir yapı kazanmasına yol açar. Biyotin eksikliğinde olduğu kadar şiddetli olmayan ölçüde ayaklarda dermatit görülür. Damızlık sürülerin bu vitamince eksik beslenmesi kuluçka faaliyetinin son günlerinde embriyo ölümlerinin artmasına yol açar. Yumurtadan çıkanlar ise zayıf olup kısa zamanda ölürler. Pantotenik asit bakımından zengin kaynaklar, karaciğer, mantar, yumurta ve yeşil bitkilerdir.

Piridoksin (B6 vitamini)

Proteinlerin transaminasyon ve dekarboksilasyon reaksiyonlarında (amino asit ve glikojen metabolizmalarında) görev alır. Ergin ruminantlarda ruminal faaliyet sonucu sentezlenir ve gereksinmeyi karşılar. Ancak genç ruminantlara yemleriyle birlikte sağlanması gerekir. Noksanlığında buzağılarda yemi reddetme, ishal, şiddetli nöbetler ve 3-4 haftada ölüm görülebilir. Eksikliğine bağlı olarak civcivlerde iştahsızlık, büyümede gerileme, sinirsel hareket bozukluğu (kontrolsüz koşuşma ve ötüşme, yan yatıp kanatları germe, ayakları silkeleme, başın ileri geri oynatılması ve boyun döndürülmesi) ve yumurta verimi ile çıkış gücünde düşme görülür. Piridoksin çoğu yem kaynaklarında protein kompleksi halinde bulunur. Bu vitamin bakımından yeşil yapraklı bitkiler zengin kaynaklardır. Kas ve karaciğer dokusu da piridoksin bakımından zengindir.

Biyotin

Karboksilasyon ve dekarboksilasyon reaksiyonlarında ve amino asit metabolizmasında ve yağ sentezinde önemli işlevleri vardır. Ruminal faaliyet yeterli ve düzenli olduğunda ruminant hayvanlarda eksikliği gözlenmez. Biyotin eksikliğine bağlı olarak kanatlılarda deri, ağız ve göz kenarları ile ayaklarda dermatit (deride görülen ağrılı kızarıklık, şişme) görülür. Parmak altlarında ise kanamalı derin çatlaklar oluşur. Ayak üstü ve bacaklar ise kuru bir görünüme sahiptir. Göz kapakları şişer birbirine yapışır. Bu vitamin eksikliğine bağlı olarak ayrıca perosis veya tendon kayması adı verilen bacak kemiği bozukluğu görülür. Damızlık tavuklarda biyotin eksikliği yumurta verimini pek etkilemediği halde çıkış gücünde düşmeye yol açar. Çiğ yumurtada bulunan “avidin” adlı protein, biyotini bağladığından insanların aşırı miktarda çiğ yumurta tüketmeleri önerilmez.

Kolin

Bu vitamin parasempatik sinirlerin uyarılmasında görev alır. Örneğin oviduct kontraksiyonu ve kursağın boşaltılmasında fonksiyonu vardır. En önemli fosfolipidlerden lesitin ve sifingomyelinin yapısına girer. Metiyonin sentezi için gerekli labil metil gruplarını sağlar. Karaciğerden yağın mobilizasyonu için gerekli olup karaciğer yağlanmasını önlediğinden “lipotropik” etkiye sahiptir. Kolin genel olarak ruminantlarda ve ergin kanatlılarda yeterli düzeyde sentezlenebilmektedir. Etlik civcivlerde eksikliğine bağlı olarak perosis ve büyümede gerileme görülür. Kolince zengin kaynaklar arasında karaciğer, balık unu, mantar, fermantasyon yan ürünleri ve soya fasülyesi küspesi sayılabilir.

Folik Asit

Bu vitamin tek karbonlu bileşikleri metabolizmalarıyla, nükleik asit sentezi için gerekli purin bazları ve metil gruplarının sentezinde rol alır. Ayrıca histidin ve glutamik asit katabolizmaları için gereklidir. Ruminantlarda yeterli düzeyde sentezi vardır. Kanatlı hayvanlarda eksikliğine bağlı olarak büyümede gerileme, zayıf tüylenme ve renk bozukluğu, anemi, kırmızı kan küreciklerinde anormal şekillenmeler görülür. Damızlık hayvanlardaki eksikliğinde ise embriyonel gelişmede bozukluklar ve ölümler görülür. Bira mayası folik asitce zengin kaynaktır.

Siyanokobalamin (B12 vitamini)

Sadece bakteriler tarafından sentezlenebilen bu vitamin, bazı enzim sistemlerinin ko enzimi olarak vazgeçilmez bir elemandır. Folik asit ile ilişki içindedir. Ruminantlar için çok önemli olan propiyonik asit metabolizmasına iştirak eder. Sinir hücrelerinin miyelin sentezinde ve nükleik asitlerin metil gruplarının sentezinde görev alır. Rumen mikroflorası gelişmiş ruminantlar için sentezinde sorun yoktur; ancak genç ruminantlar için sorun olabilir. Kanatlılarda, yumurtadan çıkışı takiben, civcivlerde büyümenin uyarılmasında ve taşlık erezyonunun önlenmesinde de görev alır. Eksikliğine bağlı olarak büyümede gerileme, karaciğer, kalp ve böbreklerde yaralanmalar, taşlıkta erezyon görülür. Damızlık hayvanlarda ise embriyoda kanamalar ve ödem görülür. Ayrıca civcivlerde ölümler görülebilir. Ruminantlarda, eksikliğine bağlı olarak gelişme geriliği, kansızlık, bitkinlik, zayıflık ve iştahsızlık görülür. İnsanlarda ise pernisiyöz anemi (macrocytic, hypochromic) görülür. B12 vitamininin emilimi için gerekli olan “intrinsik faktör” noksanlığı, ölüme kadar uzanan bir dizi sağlık sorunlarına yol açar. Sadece bakteriler tarafından sentezlenebilen bu vitamin bakımından et, süt, yumurta, balık unu, böbrek ve karaciğer gibi hayvansal ürünler zengin kaynaklardır.

Askorbik Asit (Vitamin C)

İnsan ve maymunlar için esansiyel olan bu vitamin, glukoz veya galaktozdan itibaren ruminantların karaciğerinde, kanatlıların ise böbreklerinde sentezlenebilir. Askorbik asit, geri dönüşümlü kuvvetli oksitleyici ve indirgeyici karakteri nedeniyle organizmada bir çok metabolik reaksiyonların vazgeçilmez iştirakcisidir. En önemli görevi kollojen biyosentezinde rol almasıdır. Hücrede elektron transferi gerektiren bir çok reaksiyonlarda elektron alıcısı veya vericisi olarak görev alır. Bazı amino asitlerin metabolik oksidasyonlarında, metal iyon (demir) metabolizmasında (emilim ve hücrelere dağıtım) indirgeyici ve şelating materyal olarak, karnitin sentezinde, lökositlerin fagositik aktivitesini artırıcı unsur olarak bağışıklık sisteminde, kanserojenik etkisi bilinen nitrozaminlerin etkisinin yok edilmesinde, bazı metal iyonların toksik etkilerinin önlenmesinde, kortikosteroidlerin sentezinde ve spermlerin oksidasyonunun önlenmesinde rol alır. Normal olarak kanatlı kümes hayvanları tarafından böbreklerde sentezlenebilen bu vitamin klasik kanatlı besleme kitaplarında kanatlı kümes hayvanları için esansiyel önemi olmayan vitamin olarak yer almakta veya hiç yer almamaktadır. Ancak son yıllarda yapılan araştırmalar, olumsuz çevre veya hastalık koşulları altında kanatlıların bu vitamini sentezleme yeteneklerinin düştüğünü ve bu olumsuz koşullar altında kanatlı kümes hayvanları için bu vitaminin esansiyel öneme sahip olduğu ortaya koyulmuştur. Özellikle yüksek çevre sıcaklığı altında beslenen yumurta tavuklarının sıcaklık stresi nedeniyle olumsuz yönde etkilenen yumurta verimi, yumurta iç ve dış kalitelerinin iyileştirilmesinde yeme C vitamini katkısının önemli rolü olduğu bildirilmektedir. Yine yüksek sıcaklık altında yetiştirilen etlik piliçlerin olumsuz yönde etkilenen performanslarının yeme C vitamini katkısı ile bir miktar önlenebileceği ortaya koyulmuştur. Bu sonuçlar stres koşulları altında kanatlı yemlerine C vitamini katkısının verim kaybının önlenmesinde etkili olacağını göstermektedir. Isı, ışık ve oksijen gibi faktörler nedeniyle çok hızlı şekilde okside olabilen C vitamini bakımından hayvansal ve bitkisel kaynaklı yem maddeleri çok fakir olup yemlerin vitamin C içerikleri genellikle sentetik C vitamini kullanılarak yükseltilmektedir.

Vitaminlerin Emilimi

Vitaminler emilmeden önce bazı değişikliklere uğrayarak ve belli mekanizmalar sayesinde emilirler. Ayrıca bunların eriyebilirlikleri ve yem içindeki kimyasal formları emilebilirliklerini büyük ölçüde etkiler. Özelikle, A, D, E ve K gibi yağda eriyen vitaminlerin emilebilirliği için ortamda mutlaka yağ bulunması gerekir. Öte yandan bir çok vitaminler incebağırsak duvarından emilemeyecek kombinasyonlar oluşturabilirler ki, bunların emilmeleri için bir çeşit sindirime uğramaları veya en azından emilip kana aktarılabilecek şekilde değişikliğe uğramaları gerekir. Yağda eriyen vitaminlerden beta karoten veya ester formunda alınan vitamin A öncelikle pankreatik esteraz ile hidrolize edilir ve emilimi yağlarla birlikte gerçekleşir. Vitamin D'nin emilimi ise vitamin A'dan farklı olarak enterosit içinde hidroksile olur ve doğrudan kana geçer. Vitamin E ise önce bağırsak lümeninde hidrolize olur ve yağlarla birlikte emilir. K vitamininin emilimi tamamen kimyasal formuna bağlıdır. K1, enerji gerektiren fakat sodyuma bağlı olmayan bir aktif taşınma ile emilirken, K2 ve K3 enterosit içinde herhangi bir değişime uğramadan lipoproteinler içinde pasif olarak emilirler. Suda eriyen vitaminlerden B1 vitaminin taşınması özel bir sistem ve sodyum varlığını gerektirir. B2, bağırsağın fırçamsı kenarlarında önce bir enzimle hidrolize olur. Serbest kalan riboflavin molekülleri sodyum varlığı gerektiren aktif yolla taşınır ve bu mekanizma safra asitleri tarafından hızlandırılır. B6 vitamini ise pasif yolla taşınır. Ancak vitamin B12’nin taşınması tamamen farklıdır. Bu vitaminin bağırsaktaki miktarı fazla ise taşınma pasif taşınma ile olur. Ancak normal dozlarda ise bağırsaktaki bakteriyel faaliyetten korunarak tamamen emilmenin gerçekleştirilebilmesi için mide mukozası tarafından salgılanan özel bir protein (F1 veya intrinsik faktör) ile bileşik oluşturması gerekir. Bu vitamin jejenum ve ileumda bağırsak membranında ilgili reseptöre tutunarak hücre içine taşınır. Bu işlem enerjiye bağımlı değildir; ancak oksijensiz ortamda divalent iyon (Ca++ ve Mg++) varlığını gerektirir. Kana geçişinde ise iki farklı taşıyıcı, transcobalamin I ve II görev alır. Biotinin emilimi tamamen glukoz emilimine benzer ve taşıcıya tutunabilmesi için yan dallardaki karboksil gruplarının serbest olması gerekir. Niasinin emilimi aktif yolla olmakla birlikte amid formunun taşınması asit formuna oranla daha hızlı olur. Pantotenik asit içinde aynı mekanizma geçerlidir ve taşınma hem sodyum hem de enerji varlığına bağlıdır. Yemdeki folik asit emilimi ise bağırsak ortamında hidrolizasyonu takiben Folat Bağlayıcı Protein varlığında enerjiye bağlı aktif taşınma ile olur. Kanatlı hayvanlar için esansiyel olmayan ve hayvanın kendisi tarafından sentezlenebilen vitamin C genel olarak yem içinde sunulmaz. Ancak, C vitamininin sentezini azaltan ve bu vitamine duyulan gereksinmeyi artıran stres koşulları altında yeme C vitamini katkısı pratik bir uygulamadır. Yemle alınan C vitamini incebağırsaklardan emilimi glukoz emilimine benzer ve sodyuma bağlı aktif mekanizma ile olur. Öte yandan C vitamini sentezi yapamayan türlerde ise emilim basit difüzyonla gerçekleşir. Öte yandan C vitaminin emilimi bağırsaklardaki miktarı ile de ilgilidir. Düşük konsantrasyonları hızla taşınırken, yüksek C vitamini varlığında emilme kısmen gerçekleşir.

Vitamin Beslenmesinde Dikkat Edilecek Hususlar:

Günümüzde vitaminlerin çoğu, kimyasal yolla sentetik olarak elde edilebilmektedir. Vitaminler esansiyel olduklarından gerek doğal, gerekse sentetik formlarının yeme katılarak kanatlılara gereksinim düzeylerinde verilmesi zorunluluğu vardır. Tiamin, piridoksin, biyotin ve folik asit, mısır ve soyaya dayalı olarak hazırlanan rasyonlarda gereksinim düzeyinde bulunur. Diğer vitaminlerin ise yemlerle dışarıdan sağlanması gerekir. Çiftlik hayvanlarında, enerji ve protein günlük gereksinmeleri kadar verildiği halde, vitaminler günlük minumum gereksinmenin çok üstünde verilmelidir. Çünkü gerek yemlerin vitamin kapsamları, gerekse hayvanların vitamin gereksinmeleri çeşitli faktörlerin (genetik, çevresel faktörler ve verim düzeyi gibi) etkisiyle büyük varyasyon göstermektedir. Ancak çiftlik hayvanlarının vitamin gereksinmelerinin minumum düzeyde karşılanmasının söz konusu olduğu durumlarda şu hususlara dikkat edilmelidir:

  1. Vitamin D için verilen değerin geçerli olabilmesi için rasyonun Ca ve P bakımından yeterli olması gerekir.

  2. vitamin E gereksinmesi rasyondaki yağın miktar ve cinsine, selenyum düzeyine, antioksidan katılıp katılmadığına bağlı olarak değişir.

  3. B grubu vitaminlerinden bazıları, diğer bazılarına duyulan gereksinmeyi azaltabilir. Örneğin folik asit ve B12 fazlalığının kolin gereksinmesini azalttığı gibi.

  4. Yemlerde bulunan biyotinin yarayışlılığı çoğunlukla %50'den düşüktür. Çoğu yemlerin biyotin kapsamları da, örnekten örneğe büyük farklılıklar gösterebilir. Ayrıca biyotin peroksidasyon koşullarına dayanıklı değildir. Bu nedenlerle rasyonların biyotin içerikleri ayarlanırken son derece dikkatli olunması gerekir.

Pratik hayvan beslemede kullanılan rasyonların vitamin içerikleri veya genç ruminantların kanatlı hayvanların vitamin gereksinmelerine ilişkin saptanan değerler kaynaktan kaynağa büyük farklılıklar göstermektedir. Bunun değişik nedenleri vardır ve bunları şu şekilde sıralamak mümkündür;

 

  1. Kalıtsal Faktörler: Irk ve hatlar arasındaki farklılıklar vitamin gereksinmesini -20 düzeyinde etkiler.

  2. Rasyon Enerji Düzeyi: Rasyonun enerji düzeyini, yüksek olması tüm vitamin gereksinmelerini -20 artırabilir.

  3. Rasyon Protein Düzeyi: Rasyonun protein düzeyinin yüksek olması vitamin A ve Biyotin gereksinmelerini 1-2 kat; düşük protein ise yine vitamin A ve muhtemelen vitamin E gereksinmelerini 1 kat arttırır.

  4. Çevre Sıcaklığı: Yüksek çevre sıcaklığı kanatlı hayvanlarda vitamin C sentezini düşürdüğü için hayvanların vitamin C ye olan gereksinmelerini arttırır.

  5. Mikrobial Vitamin Sentezi: K vitamini ile tiamin ve piridoksin (B6) gibi bazı B grubu vitaminler sindirim sisteminde mikroorganizmalar tarafından sentezlenmekte olup bu yolla yapılan katkı %40-80'e ulaşabilir. Ancak kafes sistemi ile yapılan yetiştiricilikte hayvanlarda kaprofaj tümüyle elimine edildiği ve sindirim sisteminde sentezlenip dışkıyla ile atılan K ve B vitaminlerinden yararlanma olanağı ortadan kalktığı için bu mikroorganizma sentezinin katkısı tümüyle ortadan kalkar.

  6. Kısmi Vitamin Sentezi: Nikotinik asit ve kolin, rasyonda bulunan başka maddelerden kısmen sentezlenebildiği için, bunlara duyulan gereksinme de rasyonun yapısına bağlı olarak azalıp çoğalabilir.

  7. Vitamin Formu: Eğer yemler nikotinik asit ve pantotenik asit gibi vitaminlerin bağlı formları bakımından zenginse, bunlardan yararlanılamadiği için gereksinimler %60-80 arasında artış gösterir.

  8. Antimetabolit Aktivite: Çiğ fasülyede bulunan bazi metabolitler vitamin E; keten tohumunda bulunanlar ise vitamin B6 gereksinmelerini %50-100 oranında artırabilir. Aynı şekilde yemlere çeşitli amaçlar için katılan veya yemlerde doğal olarak bulunan dikumarol, werfarin gibi bileşikler de vitamin K gereksinmesini 10 katına çıkartabilir.

  9. İşleme Tekniği: Çeşitli işleme teknikleri de vitamin gereksinmelerini etkiler. Örneği peletleme A, D3, E, K, B1, C vitaminleri ile folasin ve pantotenik asitte -20 düzeyinde kayba yol açar. Yemlere stabilize edilmemiş yağların katılması A, D3, E ve K vitaminleri gereksinmelerini bir kat artırabilir.

  10. Hastalık ve Stres: Capillaria bulaşması, koksidiyoz, tavuk tifosu gibi hastalıklar ve stresler A, K ve C vitaminleri ile bir çok B vitaminin gereksinimlerini 10 katına yükseltebilirler. Ensefalomalasi ve eksüdatif diyatez hastalıklarında vitamin E gereksinmesi normalin 1-4 katı arasında değişir.

  11. Rasyon Ca/P Oranı: Rasyonda optimum Ca/P oranı kurulamazsa vitamin D gereksinmesi 2 katına çıkabilir.

  12. Diğer Faktörler: Ultraviyole ışınları, gamma-radyasyon, nitritler, kerotenaz ve tiyaminaz gibi enzimler başta A, B1, B2, B6 vitaminleri olmak üzere bir çok vitaminlerle α-karotenin yıkımına yol açarak gereksinmelerin çeşitli düzeylerde artmasına yol açar. Yukarda belirtilen faktörler nedeniyle özellikle kanatlı hayvanların vitamin gereksinmeleri büyük ölçüde değişim göstermektedir. Çiftlik hayvanlarının vitamin gereksinmelerinin belirlenmesi sırasında bu faktörlerin de göz önüne alınmasında büyük fayda vardır.

Copyright © ASC Tarım Hayvancılık Kimya San. Tic. Ltd. Şti. | KONYA

İLETİŞİM

+90 332 342 12 72
info@asctarim.com.tr
Fevzi Çakmak Mahallesi, 10514 Sk. No:23 Karatay - KONYA